Doktorlar arasında bir deyiş vardır. “Hastalık yoktur, hasta vardır”. İlk söyleyen de sanırım Hipokrat. Sözün özü, hastalıklar hastadan hastaya farklı bir seyir izleme potansiyeline sahiptir ve bu nedenle tedavi yöntemi hastadan hastaya farklı olabilmelidir. Yani iyi bir doktor her hastaya farklı bir tedavi izleyebilmelidir. Freud’dan sonra gelen en önemli psikologlardan biri olarak kabul edilen Erikson’un başarısının altında yatan en önemli unsur belki de her hastaya farklı bir yaklaşım sergileyebilmesidir.
İyi proje yöneticileri de Erikson’u model alarak her projeye ayrı biçimde yaklaşmalıdır. Projeler benzersizdir. O halde her projede uygulanması gerekenler de farklılık gösterecektir.
Günümüzde özellikle Proje Yaşam Döngüleri açısından bakarsak tam bir çekişme havası sezinleniyor. Dünya hızla değişiyor ve değişimin hızına doyulmuyor. Hal böyle olunca esnek olmak, çevik olmak değişime açık olmak gerekiyor. Proje yönetiminde bu aşamada Çevik yaklaşımlar kendini gösteriyor.
Toyota üretim sisteminden, Yalın üretimden ilham alan ve yazılım dünyasına iyi gelen artırımlı, yinelemeli ve çevik yaklaşımlar giderek daha sözü edilir ve daha talep görür oluyor.
Eskiden plan güdümlü, şelale, klasik diye adlandırılan günümüzün kabul gören deyişiyle öngörücü yaklaşımlar artık günün ihtiyaçlarını karşılayamaz diye bakmaya başlayanlar var.
Peki bizler gerçekten bu yaşam döngülerini tam olarak anladık ve hangi derde derman olduklarını biliyor muyuz? Yoksa her niyete yenen muz mu zannediyoruz öngörücü, artırımlı, yinelemeli ve çevik yaşam döngülerini?
Öngörücü yaşam döngüsü uygulayıcılarıyla konuştuğumuzda ya da öngörücü yaklaşımla eğitimler aldığımızda pek de çevik dünyasına hâkim olmadıklarına ve çevik yaşam döngüsü uygulayıcıları konuştuğumuzda ya da çevik yaklaşımla eğitimler aldığımızda da öngörücü dünyasına pek hâkim olmadıklarına rastlayabiliyoruz. Çevik yaklaşımlardan günümüzde her sektör bir şeyler bekler ve denemeye çalışırken çevik eğitimlerinde ve kaynaklarında çok doğal olarak ağırlıkla BT dünyasındaki başarı örneklerini görüyoruz.
Gelin, proje yaşam döngülerine ihtiyaç odaklı olarak biraz daha yakından bakıp tanımaya çalışalım.
Öngörücü yaşam döngülerine baktığımızda her şeyin projenin başından öngörülebildiği projelere uygun olduğunu görüyoruz. Organizasyonda yüksek alınmış dersler birikimi ve deneyim vardır. Ekip konuya hakimdir. Benzer projeler defalarca yapılmıştır. Müşteri ne istediğini biliyor ve net ifade edebiliyordur. Belirsizlik düşüktür. Müşteriye teslim edilecek ürünün parçalı olarak teslim edilmesine ve/veya geliştirirken aşama aşama iyileştirilmesine olanak yoktur. Bu durumdaki bir proje için öngörücü yaşam döngüsü seçmek uygun olacaktır. Ürün geliştirilecek ve bir kerede teslim edilecektir.
Müşteri için önemli olan elde etmek istediği üründeki mükemmellikse, tam istediği gibi olmasıysa, ürünün tümünün üretilmesini beklemeyip bir zaman planı içinde kullanılabilen parçalar halinde erken teslim almak fayda sağlamıyorsa ve ürün hakkında belirsizlik yüksek, başlangıçta her şey öngörülemiyorsa yinelemeli yaşam döngüleri uygun olacaktır. Ürün müşteri ile sıkı iletişim içinde döngüler halinde iyileştirile iyileştirile, olgunlaştırıla oldunlaştıla geliştirilerek müşterinin tamda istediği hale getirilecek ve bir kerede teslim edilecektir.
Müşterinin ihtiyacı ürünün tümünün üretilmesini beklemeyip bir zaman planı içinde kullanılabilen parçalar halinde alarak elde edeceği faydayı zaman ekseninde mümkün olduğunca öne çekmekse ve ürün hakkında belirsizlik yüksek başlangıçta her şey öngörülemiyorsa artırımlı yaşam döngüleri uygun olacaktır. Her döngüde ürünün kullanılıp fayda sağlayan bir parçası teslim edilecek ve müşteri ürüne ve faydalarına parça parça artırımlı olarak sahip olacaktır. Bu yaklaşım müşterinin faydaya erken ve aşamalı olarak erişmesini sağlayacaktır.
Müşterimiz eğer hem faydaya erken sahip olmak için ürüne çalışan parçalar halinde sahip olmak istiyor, hem de tam istediği gibi mükemmel bir ürün olsun istiyorsa ve yine ürün hakkında belirsizlik yüksek başlangıçta her şey öngörülemiyorsa alt döngüde yinelemeli yaşam döngüsü ve üst döngüde artırımlı yaşam döngüsünü iç içe sunabilen çevik yaşam döngüsü yaklaşımı uygun olacaktır. Böylece üstte her artırım döngüsü sonunda, teslim edilecek teslimat (ürün) altta yinelemeli olarak müşterinin tam istediği gibi mükemmelleştirilerek teslim edilecektir. Artırım döngüleri tamamlandığında ise müşteri tam da istediği gibi bir ürüne hem de faydaları erkene çekilmiş olarak sahip olacaktır.
Üst seviyede, proje yapısının ihtiyacından yola çıkarak özetlediğimizde bunları söyleyebiliyoruz. Derine indiğimizde süreçlerin, değerlerin, prensiplerin bu yaklaşımlara yön verdiğini göreceğiz.
Peki yalnızca bu seviyede baktığımızda bile organizasyonumuzdaki bütün projeleri sadece bir tür yaşam döngüsü yaklaşımıyla başarıya ulaştırabileceğimizi söyleyebilir miyiz?
İhtiyaç projeden projeye farklılık gösterecektir. Bazen bir projenin tümüne tek bir yaşam döngüsü yaklaşımı yetersiz kalacaktır. Bu nedenle projeyi iyi analiz etmeli ve gerekirse parçalara ayırarak her parçayı o parçaya uygun yaşam döngüsüyle yöneterek hibrit bir yaşam döngüsü yaklaşımı sergilemeliyiz.
Organizasyonları vizyonlarını gerçekleştirecek stratejik hedeflerine ulaştıran projelerden oluşan portföyleri yöneten Proje Yönetim Ofisleri tüm proje yaşam döngüsü yaklaşımlarına eşit mesafede olmalı ve vizyona güven ve verimlilikle ulaşılabilmesini sağlayacak en önemli araçlardan biri olan proje yönetimi kültürünü doğru ve tarafsız bir şekilde organizasyonun DNA’sına işlemelidir.
“Hastalık yoktur, hasta vardır.”